📚 Koku (Das Parfum)
✏Patrick Süskind
《ALINTI》 “Kızın yüzüne bakıyor, onun güzelliğini tadıyordu.”
“Ömründe bir kere öbür insanlar gibi olup içindekini dışa vurmak istiyordu.”
🔊 18. yüzyıl Fransasında geçiyor olaylar. Jean-Baptiste adındaki karakterimiz, diğer insanlardan daha farklı şekilde yaşıyor. Bunun nedeni ise duygudan yoksun ancak kokulara karşı duyarlı olması. İtaatkar şekilde büyüyor. Kimsesiz. İşte her şey belki de bu yüzden başlıyor. Bir insan neden katil olur?
Yıllar sonra bir parfümcüde çalışmaya başlıyor. Her şey sakin ilerliyor. Kitabın ilk iki yüz sayfasında yalnızca bir cinayet işleniyor. Bu yüzden buraya kadar kitap gerçekten sıkıcı. Tamamen Jean-Baptiste’in parfümcüde çalışmadan önceki ve sonraki sıradanlığını okuyorsunuz. Ancak ne zaman Baptiste, çalıştığı parfümcüden ayrılıp “özgürlüğe” ve insanlardan uzak, hiçbir canlının yakınından bile geçmediği bir yer arayışına çıkıyor, işte o zaman kitabın asıl bölümüne gelmiş oluyorsunuz. Koku açlığı gün yüzüne vuruyor. O koku için yapmayacağı şey yok.
Fazla betimleme var. Hatta çeviriden de memnun kaldığım söylenemez. Bazı yerler orijinal şekilde bırakılmış ve bu cümle yapısını kavramanıza köstek oluyor. Dipnot’a bakıp cümleyi kafamda tekrar kurduğumda ister istemez, ” bu türkçede de var, türkçesini kullanabilirdi…” gibi cümleler kurdum. Orijinalini dipnot’a yazmak daha mantıklı geldi.
Her neyse, nerede kalmıştık?
Baptiste tamamen yabani bir hayata başlıyor. Ve kitap da asıl buradan sonra başlıyor. Elime bir türlü almak istemediğim kitabı, bu sayfalardan sonra da bırakmak istemedim. Kahramanın çırpınışları, yeni bir ortama girişi ve o ortamı getirdiği durum… hepsi çok heyecanlı bir hal alıyor.
Sonuna kadar “acaba ne yapacak?” diye sayıklayıp durdum. En sonunda ise kurduğum cümle ; “yaptı yine yapacağını,” oldu. Şaşkınlıktan ağzım açık duvarı izledim. Baptiste nerelerinden koku almayı umuduysa aynısını yaptım, kendi kokumu alabilmek için. Kendime gelemedim.
Yazarın kokuları tek tek açıklayıp, betimlemesinden etkilenmemek elde değil. Kendinizi kokuları hayal ederken buluyorsunuz. Benim gibi burnu hassas biriyseniz, bu kitap sizi biraz fazla etkileyebilir.
Konu olarak gerçekten ilgi çekici. Bir şans verilmeli. Başlarda sıkıldığınız olursa, sakın okumayı bırakmayın, belki ara verebilirsiniz.
Ayrıca filmi de var, filmini de izlemelisiniz.
Eğer okuyup izlediyseniz, fikirlerinizi yazmaktan lütfen çekinmeyin.